Avrupa Konseyi’nin, İstanbul Sözleşmesi’nin öngördüğü, kadına yönelik şiddete ve aile içi şiddete karşı eylem planının (GREVIO), hayata geçirilmesi ile ilgili uzman grubunun, Mart 2022’de gerçekleştirdiği ilk ziyaret sonrasında Güney Kıbrıs’la ilgili ilk raporunda, Sözleşme normlarına uyum eylemlerini çeşitlendirmesi gerektiği vurgulandı.
Alithia’nın haberine göre raporda Rum yönetiminin, İstanbul Sözleşmesi’ni onadığı günden beri aldığı hukuki ve siyasi önlemlerden olumlu söz edildi, ancak cinsiyet eşitliğine dair iki ulusal eylem planına dâhil edilmiş olmasına karşın kadına yönelik her türlü şiddetle ilgili merkezî bir veri tabanı oluşturulmasında ilerleme kaydedilmediği vurgulandı.
Şu ana kadar toplanan verilerin çok az, parça parça olduğu ve aile içi şiddet ve diğer kadına yönelik şiddet türlerinin sıklığı, kurbanlara sağlanan destek, koruma ve bu konularda yetkili mercilerin görevini yerine getirmesiyle ilgili kapsamlı bir görüntü elde edilmesine olanak tanımadığına işaret edildi.
Kadına yönelik şiddetle ilgili polis tarafından alınan şikâyetlerin sayısı, başlatılan araştırmalar, mahkemeler tarafından verilen cezalar ve düşürülen suçlamalar ile ilgili istatistiki bilgi olmadığı vurgulandı.
Yetkililerin, kadına karşı şiddetle ilgili yasayı uygulama konusunda eğitilmiş olmasına karşın önyargı ve ataerkil tavırların kontrol altına alınamadığını, bunun da polisin kadına yönelik şiddet vakalarının kaydedilmesinde başarısız ve kayıtsız kalmasına yol açtığı, bu nedenle şiddet kurbanı kadınların güvensizlik nedeniyle şikâyette bulunmaması sonucunu getirdiği belirtildi. Polislerin, Başsavcılığın yönlendirmesiyle daha çok kurbanın ifadesi üzerinde fazla durduğu, daha fazla delil toplamadığı bu nedenle yargı önüne giden vaka sayısının çok düşük kaldığı kaydedildi.
Raporda, savcı ve yargıçların zorunlu eğitim almadıkları için bazılarının, aile içi şiddet ve cinsel şiddet/cinsel saldırı kurbanı kadınlara karşı cinsiyetçi ve kadın düşmanı tavır sergilemesinden ciddi kaygı belirtildi.
Aile mahkemelerinin, aile içi şiddet sonrası (çocuklara yönelik ) ziyaret hakkı ve kürasyon ile ilgili karar alırken gerek yasada gerek pratikte ciddi eksiklikler saptandığına dikkat çekilen raporda, ilgili yasalarda, ziyaret hakkı ile ilgili karar alınırken hukuki kriter olarak dikkate alınması gereken aile içi şiddet veya diğer kadına şiddet türleri ile ilgili net atıf yapılmadığına işaret edildi.
Raporda mülteciler ve sığınmacılar konusunda cinsiyeti dikkate alacak prosedürler konusunda önemli meydan okumalar saptandığı, cinsel şiddet ve cinsel saldırıya uğrayan kadın sığınmacıların bir yığın tehlikeyle karşı karşıya bulunduğuna vurgu yapıldı.
Öte yandan Politis “Aile İçi Şiddeti Önleme ve Koruma Derneğinin” (SPAVO) verilerine dayanarak 2019’da alınan yardım çağrısı sayısı bin 288 iken bu sayının 2021’de 2 bin 854’e fırladığı, koronavirüs pandemisi yüzünden ilk uygulanan kapanma dönemi olan Mart 2020’de günde, büyük çoğunluğunu kadınların oluşturduğu 10 yardım çağrısı alındığını yazdı.
Habere göre SPAVO bir kadının yardım talebinde bulunana kadar 30 ayrı kötü muamele vakası yaşayabileceğine, asla ağzını açmayan aile içi şiddet mağduru kadınlar da olduğuna vurgu yaptı.